SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VASAYA BAHSİ

<< 2868 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمُقْرِئُ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي أَيُّوبَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي جَعْفَرٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي سَالِمٍ الْجَيْشَانِيِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا أَبَا ذَرٍّ إِنِّي أَرَاكَ ضَعِيفًا وَإِنِّي أُحِبُّ لَكَ مَا أُحِبُّ لِنَفْسِي فَلَا تَأَمَّرَنَّ عَلَى اثْنَيْنِ وَلَا تَوَلَّيَنَّ مَالَ يَتِيمٍ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد تَفَرَّدَ بِهِ أَهْلُ مِصْرَ

 

Ebû Zer'den demiştir ki: Rasûlullah (S.A.V.) (bana hitaben şöyle) buyurdu:

 

"Ey Ebû Zer !  Gerçekten ben seni zaif görüyorum ve kendim için arzu ettiğim şeyi senin için de arzu ediyorum. Binaenaleyh iki kişi üzerine (bile olsa) başkan olma ve yetim malına veli olma" buyurdu.

 

Ebû Dâvûd derki bu hadisi sadece Mısır halkı rivayet etmiştir.

 

 

İzah:

Müslim, imare; Nesâî, vesaya

 

Fahr-i Kâinat Efendimiz kendisi bütün müslümanlann hâki-mi, bütün valilerin başkanı ve devlet reisi olduğu halde, Hz. Ebu Zer'e "emir olma", "yetim malına veli olma" diye nasihatta bulunma­sı izaha muhtaç bir meseledir. Şeyh İzzüddin b. Abdisselâm bu mevzuda şöyle diyor: "Râsulû Zişan Efendimiz, kendisi bütün müslümanlarm hâkimi ve tüm müslüman valilerin seyyidİ olduğu halde - ben kendim için arzu ettiğimi senin için de arzu ediyorum. Bu bakımdan emir olmanı ve yetim malına veli tayin edilmeni arzu etmiyorum. Bu görevlerin dışında kalmanı istiyorum- diye nasihatta bulunmasında izahı müşkil görülen iki husus vardır:

 

1. Devlet reisliği çok faziletlidir.

 

2. Aslına bakılırsa Hz. Peygamber reislikten ve velilikten uzak durma­mış, bilakis velayetin en büyüklerini üzerine almıştır. Yani kendisi için reis­liği ve veliliği arzu etmiştir. Durum böyle olunca Hz. Ebû Zer'in de bu gibi görevleri üstlenmesini arzu etmesi gerekirdi.

 

Bunun sevabı şudur: "Hz. Peygamber Hz. Ebû Zer'e yaptığı bu nasi­hatte "Eğer ben de senin gibi zayıf olsaydım, bu gibi vazifeleri yüklenmek­ten kaçınırdım. Sen zayıf olduğun için bu görevlerden kaçınmanı arzu ediyorum" demek istemiştir. Çünkü "Beni ülkenizin hazineleri üstüne (me'mur) koy. Ben onları iyi korur (yönetmesini) iyi bilirim."[Yusuf 55] âyet-i kerime­sinde açıklandığı üzere bir yönetici için iki şartın bulunması gerekir.

 

a. Üzerine aldığı görevin inceliklerini hakkıyla bilmek.

 

b. Bu görevi yürütürken idaresi altında bulunan müesseseye ya da kişi­lere faydalı olup onları gelecek zararlardan koruyabilecek güçte olmak.

 

işte bu şartları taşımayan kimselerin velilik, vasîlİk emirlik gibi görev­leri üslenmeleri haramdır. Bu şartları taşıyarak sözü geçen görevleri üslenip de onları hakkıyla yerine getiren kimseler için âhirette çok yüksek dereceler vardır.

 

Nitekim Rasûlü Zişan Efendimiz:

 

"Valilik bir emanettir, gerçekten kıyamet gününde o kepazeliktir ve pişmanlıktır. Yalnız onu hakkıyla alarak o hususta üzerine düşeni yapan müstesna"[Müslim, imâre] buyurmakla ehliyetsiz olarak velilik, valilik, emirlik gibi vazi­feleri yüklenen kimselerin kötü akıbetini haber verdiği gibi "yedi kişi vardır ki Allah onları (arşının) gölgesinde barındıracaktır. (Bunlardan birincisi) adâletli imam"[Buhârî, zekât, hudud; Müslim, zekât; Tirmizî, ahkâm, cenne, zühd; Nesaî, kaza; İbn Mâce, siyam; Muvatta; şa'r; Ahmed b. Hanbel, II, 305, 439, 444, 445.] buyurmakla yetenekli ve adaletli yöneticilerin ahiret günün­deki derecelerinin yüksekliğine işaret etmiştir.

 

Bu bakımdan gerekli şartları taşıyan yöneticilerin bulunmaması halin­de bu şartlan haiz olan kişilerin yöneticiliği kabul etmeleri üzerlerine vâcib olur.[Mansur Ali Nasır, el-Tâc III-41.]